Kanada da Uber yapmak Nedir, Ne degildir?
Kanada’ya gitmeli miyiz?
Kanada’da işsizlik
Devesi Çalınan Bedevi ve Hırsız
Kahve Kültürü (1)
“Nasıl yaşıyorsanız öyle yönetilirsiniz.” sözünün kaynağı nedir? (1)
YANINA KALMAZ
TRAJİKOMİK BİR FIKRA
Kader açısından Çanakkale
Sıradan eşyaların sıradan hikâyesi
İYİLİK VE VEFA
Ebrehe’nin filleri ve İlahî teminat
İslâm kardeşliği içinde Şiîlik ve İran
Erdoğan, Haşhaşîler, sivil yardım kuruluşları
Acem Çaşutu – 21 Eylül 2013
- Nerden Alisveris yapilir ? (188)
- Kahve Kültürü (41)
- “Nasıl yaşıyorsanız öyle yönetilirsiniz.” sözünün kaynağı nedir? (40)
- YANINA KALMAZ (39)
- Kanada’ya gitmeli miyiz? (38)
- Kanada’da işsizlik (32)
- Sıradan eşyaların sıradan hikâyesi (31)
- İYİLİK VE VEFA (30)
- Kanada da Uber yapmak Nedir, Ne degildir? (29)
- Devesi Çalınan Bedevi ve Hırsız (28)
Kanada da Uber yapmak Nedir, Ne degildir?
Kanada’ya gitmeli miyiz?
Kanada’da işsizlik
Devesi Çalınan Bedevi ve Hırsız
Kahve Kültürü (1)
Kanada da Uber yapmak Nedir, Ne degildir?
Eğer Kanada’da Uber sürücüsü olmayı düşünüyorsanız, bu videoda sizin için birçok faydalı bilgi ve ipucu bulacaksınız.
Kanada’ya gitmeli miyiz?
• Kanada’ya kimler gelmemeli?
• Kanada’da yaşamla ilgili yanlış beklentiler.
• Kanada’da hayatın gerçekleri ve karşılaşabileceğiniz zorluklar.
Kanada’da yaşamın gerçek yüzünü öğrenmek ve doğru beklentilere sahip olmak için izleyin.
Kanada’da işsizlik
Devesi Çalınan Bedevi ve Hırsız
Sıcak bir yaz günüydü. Devesinin üzerine binmiş, ıssız çöllerde yolculuk yapmakta olan bir bedevi, yorulunca biraz oturup dinlenmeye karar verdi. Uzaktan güçlükle yürüyen, dudakları susuzluktan kurumuş bir adam yanına çıka geldi.
Adam bedeviyi görünce hemen: “Su!..” dedi.
Çok yorulmuş ve çok susuz kalmış olacak ki adam acele edercesine: “Ne olur biraz su!..” dedi.
Susuzluktan mecâli kalmayan, hararetten dudakları çatlamış adam, hal ve tavırlarıyla durumun ciddiyetini göstermek istercesine davranışlar sergilemeye başladı.
Kendisine acındırarak, vaziyetinin kötü olduğunu anlatmağa çalıştı ve zor hareket eden diliyle tekrar şöyle söylendi: “Uzun süredir yollardayım; çok ama çok susadım. Ne olur biraz su!..”
Bedevi, adamın haline baktı ve acıdı. Çölde yolculuk esnasında kendisinin de en büyük ihtiyacı olan su kabını derhal devesinden alıp o adama uzattı.
Adam suyu içince gözü açıldı, dinçleşip kendine geldi. Fakat tam o sırada, beklenmedik bir harekette bulundu.
Birden, âni bir hareketle bedeviyi itti ve yere düşürdü. Sonrada devenin üzerine atlayıp kaçmaya başladı.
Bedevi neye uğradığını şaşırmıştı. Bu adamın yaptığına ne demeliydi?
İyilik yaptığı adamdan kötülük görmüştü. Telaş ve heyacan içerisinde, şaşkın bir vaziyette donup kaldı. Ne yapacağını bilemedi?
Hırsızın arkasından hayretle ve şaşırmış bir vaziyette bakarken birden aklına hırsızın peşini takip etme düşüncesi geldi. Adamın peşinden koşmaya başladı. Fakat ne çare?
Hırsız deveyi koşturarak uzaklaşıp gitmişti. Aralarındaki mesafe bir hayli açılmıştı. Hava da çok sıcaktı. Ona yetişmesi mümkün değildi.
Bedevi, ona ulaşmaktan ümidini kesince arkasından şöyle seslenmeye başladı: “Dur!.. Bir dakika dur!..” Bir çift sözüm var sana!..”
Adam bedevinin sesini işitiyordu. Fakat hiç aldırış etmiyordu. Üstelik deveyi daha süratlendirerek yoluna devam ediyordu.
Çaresiz kalan bedevi, adamın arkasından hem koşturuyor hem de sesleniyordu:
“Ey hırsız, tamam!.. Deveyi al git, ama sakın bu olayı kimselere anlatma!..”
Hırsız bir an duraksar gibi oldu. Çünki bedevinin bu isteği tuhafına gitmişti. Kendi kendine “Acaba yanlış mı duyuyorum?” dedi. Kulağına gelen sesi iyice dinledi.
Ses ve söz aynıydı: “Ey hırsız!.. Tamam!.. Deveyi al git, ama sakın bu olayı kimselere anlatma!..”
Bu ne demekti? Bedevi niçin “Kimselere anlatma!” diye sesleniyordu?
Bu isteği tuhaf bulan hırsız, devenin süratini kesti. Hafif durur gibi yaptı: Bedevinin kendisine sesini duyacak kadar yaklaştığını görünce ona:
– Niçin kimseye anlatmayayım? diye sordu.
Bedevi ona insanlık adına bir ders vermek isteyerek şöyle dedi:
“– Eğer sen bu hadiseyi insanlara anlatırsan, bu yaptığın yanlış hareket her yere yayılır. İnsanlarda iyilik yapma, yardım etme duyguları körelir.
Kalblerdeki şefkat ve merhamet hislerinin zayıflamasına, hatta yok olmasına sebeb olur.
O zaman insanlar bir daha muhtaç, garib, yolda kalmış kimselere yardım etmez hale gelir.
Issız çöllerde yolculuk yaparken ihtiyaç içinde susuzluktan kıvranan bir yolcu görseler hiç ilgilenmezler. Görmemezlikten gelirler. Bu ise insanlık adına büyük bir kötülük, hatta düşmanlıktır.
Bu sebeb; “Sakın kimselere anlatma!.. Kötülüğü ifşa etme!.. İnsanlar arasında yayma!..”
İnsanlardaki mürüvvet ve yardımseverlik duygularını öldürmüş olma.
İnsanoğlunun hata ve kusurları, kötü davranışları ifşa etmesi, toplum içerisinde yayması, hem kendisi hem de toplum açısından telafisi mümkün olmayan zararlara yol açar.
Kötülüğü ifşa etmek, her şeyden önce, hata ya da kusur işleyen insanı ya da kötülüğe maruz kalan kimseyi rencide eder ve incitir. Onun saygınlık ve itibarını zedeler.
Mustafa Eris
Kahve Kültürü
Kahvenin tarihçesi, İS 850 yılına dayanır. Herşey Kaldi adında, Etiyopyalı bir sığırtmacın, keçilerinin bir meyveyi yedikten sonra canlanmalarını fark etmesiyle başlar. Kendisi de bu meyveyi denemeye karar verir ve yedikten sonra duyduğu güç ve mutluluk hoşuna gider. Kahve tohumunun ünü, kısa süre içinde bölgede yayılır. İS 1000 yıllarında kahve Yemen’de üretilmeye başlanır.
Osmanlı İmparatorluğu Yemen’e doğru genişledikçe, Osmanlılar kahveyle tanıştılar ve onu, ilk kez ateşte kavrulduğu yer olan Türkiye’ye götürdüler. 1550 yılında, ilk kahvehane İstanbul’da açıldı. Ve kısa sürede kahvehaneler, insanların biraraya gelerek kahve içtikleri, tartıştıkları, fikir alışverişinde bulundukları ve iş konuştukları mekânlar durumuna geldiler.
Kahvenin yolculuğunda bir sonraki adım, Venedikli tacirlerin 1615 yılında, ilk kahve tohumlarını İstanbul’dan Venedik’e götürmeleriyle gerçekleşti. Böylelikle İtalyanlar’ın asla vazgeçemedikleri kahve tutkuları başlamış oldu. Bugün İtalya’da günde otuzsekiz milyon fincan kahve tüketildiği söylenmektedir. 1683’teki Viyana kuşatması sırasında, Osmanlılar arkalarında çuvallar dolusu yeşil kahve tohumu bırakmışlar. Viyanalılar ilk başlarda bunun deve yemi olduğunu düşünmüşler ama kuşatma boyunca Türkler’i izleyen gizli ajanlar, bu tohumların gerçek öyküsünü bildikleri için, kısa sürede “Türk içkisi” içilmeye başlanmış. Viyana’da görevli olan Fransız devlet bakanı Talleyrand kahve için şunları söylemişti:
“Şeytan kadar kara, cehennem kadar sıcak, melek kadar saf, aşk kadar da tatlı.”
1750 yılına dek, Batı Avrupa’nın büyük bir bölümü kahvehanelerle dolup taşmaya başladı. Yazarların, bestecilerin ve aydın kesimin toplanma yeri olan kahvehanelerin müdavimleri arasında Voltaire, Balzac, Beethoven ve Mozart sayılabilirdi.
Peki ama benim anavatanımın, kahve sevgisine ne demeli? Eğer atalarım, İngiliz çay vergilerini protesto etmek için, Boston Limanı’na tonlarca çay atmış olmasalar, Amerikalılar asla kahveyle tanışmayacaklardı. Zamanla kahve, Amerikan Kongresi’nde ulusal içecek ilan edildi. Amerikan devrimi sona erdiğinde ise, kahve standart bir tüketim maddesi haline geldi. Ağzının tadını bilenlere hitap edecek bir içecek olmayacağı belliydi, çünkü Amerikalılar, en sert kahveyi kullanıyorlar ve onu kapkara bir su oluncaya dek kaynatıyorlardı.
Kahvenin modernleşme evrimi, 1971’e dayanır, o yıl “Starbucks”, Seattle’da ilk kahve dükkanını açtı. O dönemde, Starbucks’ın ülke genelinde 3.600 dükkanı olacağını söyleseler, kimse inanmazdı. Starbucks, zamanımızın en başarılı pazarlama şirketi olarak nitelendirilir. Şirket, Kuzey Avrupa’da ve Asya’da sağlam temellere dayanan bir dükkanlar zincirine sahip.
Starbucks’ın öncülüğünde, dünyanın dört bir yanında, bu tür dükkanlar açılmaya başladı. Ve işin ilginç yanı, bugün kahve dünya ticaret piyasasında petrolden sonra ikinci sırada yer almakta. Yalnızca Amerika’da, kahve tüketimine harcanan para, her yıl milyarlarca dolar artmaktadır.
Americano
Esasında Amerikan Askerleri’nin kahvesi olarak bilinir. Amerikada bilinen ve sık tüketilen kahve filtre kahve. II. Dünya Savaşı sırasında İtalya’da bulunan Amerikan Askerleri kahve içmek istediklerinde filtre kahve makinesi olmadığını görüyorlar. Ellerinde olan şey ise İtalyanların espressosu. Amerikalılar espressoya su ilave ederek kendi filtre kahvelerini yapıyorlar. O dönemdeki mekan sahipleri de bir Amerikalı mekana geldiğinde ne içeceğini bildiği için “Americano” diyor ve günümüze kadar aynı isim ile geliyor. Özetle, Americano, espressonun biraz daha sulu hali olduğu için espressodan biraz daha hafif içimlidir.
Macchiato
İtalyanca’da benekli anlamına gelen Maccihiato espressonun üzerine bir kaşık köpük döküldüğünde kahvenin üzerinde leke oluşturuluyor. Koyu kavrulmuş bir kahve içiyorsanız, sert gelebilecek bir espressoyu yumuşattığı için tercih edebileceğiniz bir seçenek. Caramel Macchiato diye de bilirsiniz hani en popülerinden. O da üzerine karamel şurubu tahviye edilmiş hali.
Ristretto
Aynı miktar kahve için espresso‘ya göre daha az su kullanılarak hazırlanan bir kahve. Aynı yöntemle hazırlandığı için espresso‘nun bir türü olarak kabul edilebilir. Daha az su ile hazırlandığı için espressoya göre daha sert içimi vardır.
Affogato
Kısaca espresso ve dondurma diyebiliriz. Aslında kahve değil, tatlı desek daha doğru olur. Affogato İtalyaca’da boğulmak anlamına geliyor. Yani nefes kesici kadar lezzetli. Bir iki top vanilyalı dondurma üzerine eklenen bir shot espresso ile elde ettiğimiz kahve/tatlı türüdür.
Mocha
Aslında Latte’nin Biraz daha farklı halidir. Espresso, süt ile latte elde ettikten sonra çikolata ve köpük eklendiğinde adı birden bire Mocha oluyor kahvenin. Burada üzerine krema ve şurup da ekleyerek daha tatlı ve kalorili bir hale getirebiliyorlar kendisini. White Chocolate Mocha Adı ile daha yakından tanırsınız kendisini.
Latte
Herkesin bildiği pek de bir havalı duran Latte aslında bir nevi sütlü kahve. İtalyanca’da anlamı süt olan Latte‘nin formülü; espresso, sıcak süt ve köpük şeklindedir. Latte’de ise süt 70 dereceye kadar ısıtılır. Bu işlemde esas amaç köpüklendirmek değildir. Cappuccino‘ya kıyasla yaklaşık 2 kat fazla süt konarak hazırlanır. Tamamen sütten yapılıp su ihtiva etmediği için, içimi kolay, hafif ve lezzetlidir. Genellikle espressonun 5 katı kadar süt işle hazırlanarak üzerine de ince bir köpük tabakası ilave edilir.
Cappuccino
Cappuccino da Latte‘ye benzer espresso bazlı bir kahve türüdür. Eşit miktarda ve genelde 60’ar ml espresso, süt ve süt köpüğünden ibarettir. Sütün ısıtılma şekli ile Latte‘den farklılık gösterir. Üzerindeki köpük, dudaklarınıza yapışacak cinsten kalın ve yoğun kıvamlıdır.
İsmini ise yine Americano gibi II. Dünya Savaşı’ndan alır. O dönem İtalya’sında Capuchin isimli rahiplerin büyük pardesülerinin üzerinde kocaman büyük beyaz bir şapka olurmuş. Bu rahipler süt miktarını arttırmak için sütü köpürterek daha kıvamlı hale kahvelerini getirir ve öyle içerlermiş. O sebeple bu tür kahvenin adı Capuchin Rahipleri’nden gelerek Cappuccino olmuş.
Cappuccino Latte arasındaki fark
Cappuccino, Caffe Latte’den hacmi ve sunuşu ile ayrılır. Latte, büyük bardaklar ile 250-300 ml ile servis edilirken, Cappuccino kulplu fincanlarda 150-200 ml arasında servis edilir. Cappuccino’nun süt tabakası daha kıvamlı daha köpüklü iken lattede daha ince bir köpük vardır.
Cortado
İhtiva ettiği espressonun yarısı kadar süt kullanılarak yapılır. Bu sebeple aldığınız kahve tadı cappuccino ve latte’ye göre çok daha yoğundur.
Flat White
Espresso üzerine iki kat kadar eklenen süt ile yapılır. Bu sebeple Cortado’dan yumuşal, Latte’den sert, kahveyi Cappuccino kadar hissedebileceğiniz bir sunum.
Melih Arat
Son Entryler